-
1 münasebet
münasebet [ɑː] <- ti> Beziehung f (-le zu D); Zusammenhang m; Gelegenheit f, passende(r) Augenblick; Grund m;münasebet almak passen, geeignet sein;münasebet almaz es gehört sich nicht;-le münasebet kurmak Beziehungen anknüpfen (zu D);-le münasebete girmek in Beziehungen treten zu;bir münasebeti düşerse wenn sich eine Gelegenheit bietet …;münasebetiyle im Falle G; aufgrund G; anlässlich G;bu münasebetiyle bei dieser Gelegenheit; dabei, in diesem Zusammenhang;-le münasebette bulunmak Beziehungen unterhalten zu -
2 münasebet
-
3 münasebet
",-ti 1. relation (between people or nations). 2. connection, relation; tie-in: bu münasebetle in this connection/in this regard/ as regards this. 3. favorable occasion or opportunity. 4. reason; means: Bu münasebetle sizi tebrik etmek istiyorum. It´s for this that I want to congratulate you. 5. appropriateness, fitness. -iyle owing to, on the occasion of, because of: Ramazan münasebetiyle lokantamız kapalıdır. Our restaurant is closed because of the Ramazan fast. - almaz. It doesn´t befit the occasion./It´s not the right time for it. -te bulunmak /la/ 1. to be connected with; to have relations with, have dealings with. 2. to have sexual intercourse with, go to bed with. - düşmek for the right occasion/moment to present itself/arise. -ini getirmek to find the right moment to say something. -e girmek /la/ to establish a relationship with, have dealings with, have something to do with. - kurmak /la/ 1. to establish a relationship with, have dealings with, have something to do with. 2. to see a connection between, perceive a relationship between." -
4 Beziehung
1) pl ilişkiler pl, münasebetler pl;gute \Beziehungen haben iyi ilişkileri olmak, torpilli olmak;seine \Beziehungen spielen lassen ( fam) ilişkilerini kullanmak;diplomatische \Beziehungen diplomatik ilişkiler2) ( Hinsicht) yön, bakım;er hat in mancher/jeder \Beziehung Recht bazı/her bakımdan haklı3) ( Verhältnis) münasebet ( zwischen arasında), ilişki ( zwischen arasında), ilgi ( zwischen arasında); (Liebes\Beziehung) münasebet;in \Beziehung stehen zu etw bir şeyle ilgili olmak;zwei Dinge zueinander in \Beziehung setzen iki şey arasında münasebet [o ilişki] kurmak;eine \Beziehung eingehen ilişki kurmak;er hat keine \Beziehung zur Literatur edebiyatla hiç ilişkisi yok, edebiyata hiç ilgi duymuyor
См. также в других словарях:
münasebet kurmak — iki şey arasında ilişki bulmak, yakınlık görmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
münasebet — is., Ar. munāsebet 1) İlişik, ilişki, ilinti İzmir den ordunun başından ve temasa geldiğim siyasi münasebetlerden uzaklaşamazdım. Atatürk 2) İki şey arasındaki uygunluk Yüzle ahlak arasında herhâlde müthiş bir münasebet vardır. S. F. Abasıyanık… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ilişki — is. 1) İki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ, münasebet, temas Arkadaşlık ve dostluk şeklinde bile bir ilişki aramadığını kesinlikle anlatacaktı. H. E. Adıvar 2) Bağlantı, temas Kar yağınca köylerle ilişki kesildi. Birleşik Sözler kişiler arası… … Çağatay Osmanlı Sözlük